Yapay Zeka Kumru: Kalitesizlik ve Çalıntı İçerik Gölgesinde Hayal Kırıklığı
Türkiye’nin ‘yerli ve milli’ yapay zeka hamlesi olarak büyük umutlarla tanıtılan Kumru, piyasaya sürülmesinin ardından beklentileri karşılamakta fena halde başarısız oldu. Kullanıcılardan gelen yoğun eleştiriler, Kumru’nun sadece yetersiz performans sergilemekle kalmayıp, aynı zamanda içeriğin kalitesi ve orijinalliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurduğunu gözler önüne seriyor. Bu durum, yapay zekanın sunduğu potansiyel vaatlerin, çoğu zaman bir yanılsamadan ibaret olduğunu acı bir şekilde kanıtlar nitelikte.
Kumru’nun en belirgin zaafı, temel bilgi ve mantık yürütme konularındaki şaşırtıcı hataları oldu. Kullanıcılar, yapay zekanın basit matematik sorularını dahi doğru yanıtlayamadığını, İstiklal Marşı’nı yanlış aktardığını ve hatta Sakarya Muharebesi gibi tarihi olayları absürt detaylarla (örneğin, Atatürk’ün savaşa Renault 12 ile gitmesi) harmanladığını rapor etti. Bu tür bariz yanlışlar, Kumru’nun veri tabanının ne kadar yetersiz veya eğitim sürecinin ne denli özensiz olduğunu düşündürüyor. Yerli bir yapay zekadan beklenen dil anlama ve kültürel bağlamı kavrama yeteneği, Kumru özelinde adeta yok sayılmış durumda.
Bu kalitesizlik sorunlarının ötesinde, yapay zeka modellerinin genel olarak karşılaştığı ‘çalıntı içerik’ ve ‘orijinallik’ tartışmaları Kumru için de geçerliliğini koruyor. Her ne kadar Kumru özelinde doğrudan intihal suçlamaları olmasa da, büyük dil modellerinin mevcut verilerden öğrenme biçimi, üretilen içeriğin ne kadar ‘özgün’ olduğu konusunda etik ve hukuki endişeleri beraberinde getiriyor. Türk hukukunda yapay zekanın bir ‘yaratıcı’ olarak tanınmaması, AI tarafından üretilen eserlerin telif hakları üzerindeki belirsizliği derinleştiriyor ve bu durum, gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir.
Yapay zeka araçlarının akademik intihali kolaylaştırdığı, özgün araştırmaların değerini düşürdüğü ve hatta Turnitin gibi intihal tespit araçlarını dahi atlatabildiği yönündeki endişeler, Kumru gibi modellerin yaygınlaşmasıyla daha da kritik bir hal alıyor. İnsan emeğiyle ortaya konan nitelikli içeriğin, AI tarafından üretilen vasat ve potansiyel olarak çalıntı metinler arasında kaybolma riski her geçen gün artıyor. Bu, sadece Türk akademisi için değil, genel olarak bilgi üretimi ve yayılımı için de karanlık bir tablo çiziyor.
Geliştirici ekibin ‘Kumru’nun henüz ilk aşamalarında olduğu ve geri bildirimleri değerlendirdikleri’ yönündeki açıklamaları, lansmandaki büyük beklentilerle tezat oluşturuyor. Bu tür açıklamalar, bir ürünün eksikliklerinin kabulü olarak algılanmak yerine, aceleci bir çıkışın ve yeterince test edilmemiş bir teknolojinin piyasaya sürülmesinin mazereti gibi duruyor. Kullanıcıların beklentilerini karşılamayan, hatta temel işlevlerde dahi yetersiz kalan bir yapay zeka modelinin ‘gelişme aşamasında’ olması, dijital dönüşüm çağında bile kaliteye ve doğruluğa verilen önemin ne kadar azaldığını gösteriyor.
Sonuç olarak, Yapay Zeka Kumru’nun sergilediği performans, yerli teknoloji alanındaki umutları söndürmekle kalmıyor, aynı zamanda yapay zeka etiği, içerik kalitesi ve telif hakları gibi konularda var olan endişeleri de pekiştiriyor. Gelecekte, eğer bu tür yapay zeka modelleri nitelik ve orijinallik sorunlarını aşamazsa, dijital dünyayı bilgi kirliliği ve değersiz içeriklerle doldurarak insan yaratıcılığının ve güvenilir bilginin sonunu getirebilir. Bu karamsar tablo, yapay zeka teknolojilerinin sadece ‘yapabilirlik’ değil, aynı zamanda ‘nitelik’ ve ‘etik’ boyutlarıyla ele alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.



Yorum gönder