Yapay Zeka Küresel Ekonomiyi Nasıl Şekillendiriyor? 2025 Görünümü
Dünya ekonomisi, 2024 ve 2025 yıllarına girerken yüksek enflasyonla mücadele ve jeopolitik risklerin gölgesinde karmaşık bir tablo çiziyor. Ancak bu zorlu süreçte, yapay zeka (YZ) teknolojileri, küresel çapta yeni bir büyüme dalgasının ve benzeri görülmemiş bir ekonomik dönüşümün anahtarı olarak öne çıkıyor. YZ’nin iş süreçlerini otomasyondan verimlilik artışına kadar birçok alanda devrim yaratması beklenirken, ülkeler bu yeni döneme adapte olmak için stratejilerini belirliyor.
2024 yılı, küresel ekonomide yüksek enflasyon oranlarının baskısı altında başladı. ABD ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ülkelerdeki sıkı para politikaları ve artan faiz oranları, küresel durgunluk endişelerini beraberinde getirdi. Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki jeopolitik riskler de küresel risk iştahını sınırlayan faktörler arasında yer aldı. Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, 2024’te küresel ekonominin %3,2 büyümesi beklenirken, bu büyümede gelişmekte olan ülkeler itici güç olmaya devam ediyor. Asya ekonomileri, özellikle 2024’te küresel büyümenin ana motoru olurken, 2025’te hafif bir yavaşlama öngörülüyor. Enflasyonla mücadelede kısmi başarılar elde edilse de, hizmet fiyatlarındaki katılık dezenflasyon sürecini yavaşlatıyor.
Yapay zeka, bu küresel ekonomik manzara içinde adeta bir katalizör görevi görüyor. Paul Tudor Jones gibi ünlü fon yöneticileri, YZ’yi 1980’lerdeki kişisel bilgisayarların ve 1990’lardaki internetin etkisine benzeterek, çok daha büyük bir ekonomik büyüme dalgasına yol açacağını belirtiyor. YZ’nin ekonomik etkisi, iş süreçlerinin otomasyonuyla sağlanan verimlilik artışı ve mevcut iş gücünün YZ destekli teknolojilerle güçlendirilmesi olmak üzere iki temel dinamik üzerinden şekilleniyor. McKinsey ve Stanford Üniversitesi gibi kurumların raporları, YZ teknolojilerinin iş süreçlerinde önemli maliyet düşüşleri ve verimlilik artışları sağladığını ortaya koyuyor.
Yapay zekanın istihdam piyasası üzerindeki etkisi, en çok tartışılan konuların başında geliyor. Otomasyon nedeniyle bazı mesleklerin ortadan kalkma riski bulunsa da, YZ aynı zamanda yeni iş alanları ve roller yaratıyor. Türkiye’deki tahminlere göre, işlerin %55’inde üretken yapay zeka ile birlikte çalışılması beklenirken, yalnızca %4’ünün YZ’den yüksek oranda etkilenerek otomasyona uğraması öngörülüyor. Bu durum, çalışanların yeni beceriler edinmesi ve mevcut yetkinliklerini YZ ile uyumlu hale getirmesi gerektiğini gösteriyor. İşsizlik seviyelerinde büyük bir değişiklik beklenmezken, iş gücü dönüşümü ve sürekli eğitim programları kritik önem taşıyor.
Türkiye, yapay zeka alanında iddialı bir konumda ilerliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ilk kez yayımlanan “Yapay Zeka İstatistikleri, 2025” bültenine göre, işletmelerde yapay zeka kullanımı son dört yılda üç kat artarak 2025’te %7,5’e ulaştı. Bireylerde üretken yapay zeka kullananların oranı ise %19,2’ye yükseldi; en yoğun kullanım gençler, üniversite mezunları ve bilgi-iletişim sektöründe görüldü. Public First tarafından hazırlanan Ekonomik Etki Raporu’na göre, yapay zekânın 2035 yılına kadar Türkiye’nin GSYİH’sine yıllık %7,4’ün üzerinde katkı sağlayabileceği öngörülüyor. Ülkede 411 yerli yapay zeka girişimi faaliyet gösterirken, bu girişimlerin toplam potansiyel değerlemesi 2-4 milyar ABD doları düzeyinde. Bilgi ve iletişim sektörü (%47,1) ile finans ve sigorta sektörü (%21,1), YZ’yi en yoğun kullanan sektörler arasında yer alıyor.
Yapay zekanın sunduğu fırsatların yanı sıra, beraberinde getirdiği zorluklar da dikkatle ele alınmalıdır. Gelir eşitsizliğinde artış ve iş güvencesi endişeleri gibi olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeli bulunmaktadır. Ayrıca, veri gizliliği, YZ kararlarının şeffaflığı ve güvenliği gibi konular, ekonomik sonuçları etkileyecek sosyal ve yasal politikalar gerektirmektedir. Türkiye’nin güçlü altyapısı ve gelişen inovasyon ekosistemi, bu teknolojilerin daha geniş bir şekilde yayılmasını desteklerken, etik ve yasal çerçevelerin oluşturulması büyük önem taşıyor.
Özetle, küresel ekonomi 2025’e doğru ilerlerken, yapay zeka teknolojileri sadece verimliliği artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni iş modelleri ve sektörler yaratarak ekonomik büyümenin temel itici gücü haline geliyor. Türkiye de bu dönüşümün aktif bir parçası olarak YZ’ye yaptığı yatırımlar ve geliştirdiği stratejilerle geleceğe hazırlanıyor. Bu süreçte başarılı olmak için teknolojiye yatırım, insan kaynağının geliştirilmesi ve etik düzenlemelerin oluşturulması büyük önem taşıyacaktır.
Yorum gönder